Tüm Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de astım tedavisinin en önemli bileşenlerinden birisi tedaviye uyumdur. Astımlı olgular tedaviye uyumsuz olduklarında; astım kontrolünde bozulma, gereksiz acil başvurusu ve hastaneye yatış yanı sıra sık sistemik kortikosteriod kullanımına bağlı yan etkiler gündeme gelmektedir. Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi Rehberi’nde belirtildiği gibi tedavinin etkin olması için hastanın astım tedavisine uyumunun sağlanması en önemli basamaklarından birisidir (1). Hastanın ve hatta hasta yakınlarının astım hakkında bilgilendirilmesi, tetikleyicilerin tespiti ve uzaklaştırılması, inhaler cihazların doğru ve etkin kullanımı ile kişiselleştirilmiş tedavi temelli planların oluşturulması önerilmektedir.
Astımda tedavisine uyum hastanın tedaviden yarar görmesine neden olan en önemli kriterlerden biri olarak tanımlanmaktadır (2). Yapılan çalışmalarda kötü tedavi uyumu ile mortalite, kontrolsüz astım semptomları ve direkt/indirekt maliyetle, bozulmuş yaşam kalitesi arasında ilişkili olduğu saptanmıştır (2,3.4). Ülkemizde 2000-2023 yılları arasında astım tedavisine uyumla ilgili olarak yapılan araştırmalar erişkinler için 8 adet olup, ayrı bir bölümde ele alınacağı için biyolojik ajanlar ile yapılan araştırmalar burada verilmemiştir (Tablo 1). Erişkin astımı olan olgulara ülkemizdeki tedavi uyumu çalışmalarında, astım ve inhaler cihazların eğitiminin etkisi araştırılmış; eğitim sonucunda inhaler tedavi uyumu, inhaler memnuniyeti ve yaşam kalitesinde düzelme olduğu belirlenmişitr. Gemicioğlu ve ark.’nın 1116 yaşlı ve genç astım olgusunu dahil ettikleri araştırmada, astım kontrolü ve tedaviye uyumun benzer olduğu belirlenmiş; yaşlı erişkin hastalarda gastrit/ülser, gastroözefagial reflü ve koroner arter hastalığı varlığının tedaviye uyumu olumsuz etkilediği görülmüştür (5). Bir diğer önemli araştırma da 121 gebede astım tedavi kompliansının değerlendirildiği çalışmadır. Bu makalede gebelerin %44’de astımla ilişkili semptomların arttığı, ancak gebe ve kontrol grubuna bakıldığında gebelik ve/veya doğum sırasındaki komplikasyonlar açısından fark saptanmadığı; gebelik öncesi düzenli astım ilacı kullanım oranı %32 iken; gebelikte bu oran %44’e çıktığı görülmüştür; bu bulgu dikkat çekicidir. Gebelikte kötü kontrollü astımın düzenli ilaç kullanımını pozitif yönde etkileyebileceğini düşündürmektedir (6). Ramazan ayında astımlı hastaların %67’sinin oruç tuttuğu ve inhaler ilaçlarını iftar- sahur saatlerine göre ayarladıkları tespit edilmiştir. Ancak bu çalışmadaki önemli nokta olguların neredeyse tamamının oruçlu iken inhaler ilaç kullanabileceklerini belirtmelerine rağmen; gerçekte inhaler kullanımının sadece %13 olduğu görülmüştür (7). Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisinde, astım olguları araştırıldığında obez fenotipte olan hastaların daha fazla risk altında oldukları ve bu grupta biyolojik ajan kullanımı ve tedavi uyumsuzluğunun daha belirgin olduğu belirtilmektedir (8). Son olarak astım olgularında evde yaşayan kişi sayısının ve astım hastalık süresinin sağlık inanç modeli ile sorgulanan algı ve tutumu yanı sıra tedavi etkinliği etkilediği; hatta acil servis başvurularına da etkili olabileceği saptanmıştır (9).
Bu doğrultuda 2000-2023 tarihleri arasında astım tedavi uyumu konusunda ülkemizden yapılan araştırmalar aşağıdaki tablo 1’de özetlenmiştir.